|
|
|
ABD’nin Küba topraklarındaki işkence üssü Guantanamo’da hiçbir suçu olmaksızın 4 sene tutulan Türkistanlı Uygur El Hekim, Amerikan zindanlarını EVRENSEL’e anlattı Guantanamo, ABD’nin “terörle savaş”ı dayanak göstererek, artık rutin bir uygulama haline getirdiği işkencenin dünyada simgesi haline gelmiş durumda. Küba topraklarındaki askeri üste bugün çoğunluğu yargıç karşısına çıkmamış olan 400’ü aşkın tutsak bulunuyor. ABD’nin küresel işkence ağının son durağı olan kampta, hiçbir suçu olmadığı halde tutulan mahkumlardan biri de Doğu Türkistanlı bir Uygur olan Adil Abdül El-Hekim. Pakistan’da “düşman savaşçı” sanılarak “yanlışlıkla” yakalanan ve 2002 yılının Haziran ayında Guantanamo’ya götürülen Abdül El-Hekim, 2005 yılının Mayıs ayına değin Guantanamo’da tutuldu. Suçsuzluğu kanıtlanmasına rağmen sığınacak ülke bulamayan, Çin’e gidemeyen, ABD’ye de kabul edilmeyen Hekim, bir senesini de Arnavutluk’taki bir kampta geçirdi. Ardından İsveç’e sığınan El Hekim, sorularımızı yanıtladı. Kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz? Adil Abdül Hekim: Doğu Türkistan’da 1974 yılında doğdum. Uygur Türklerindenim. Evliyim ve üç çocuğum var. Babam öğretmendi. 7 kardeştik. Liseyi bitirdikten sonra ekonomik güçlüklerden dolayı iş hayatına atıldım. Pazarlardaki tezgahlarda mendil, çorap sattım. İşlerim iyi gidince; gıda maddeleri toptancılığı yapmaya başladım. D. Türkistan’daki durumunuz nasıldı? Azınlık ve Müslüman olduğumuz için baskı altındaydık. 1997 yılında Uygurlara baskıyı protesto etmek için büyük bir gösteri yapıldı. Çin polisi göstericilere ateş açtı; 10 kişi öldü, yüzlercesi yaralandı. Bu olaydan 2 gün sonra sokakta tutuklandım. Olayların olduğu gün başka bir ilde bulunduğum halde beni gösteriye katılmakla suçladılar. Dayak attılar ve işkence yaptılar. Gösteriye katılmadığımı anlayınca da 5 gün sonra beni serbest bıraktılar. Tekrar çalışmaya başladım. Ama baskılar sürdü. Üç kez daha gözaltına alındım. Böylece ülkeden ayrılmaya karar verdim. Bir pasaport satın aldım. Hava yoluyla Kırgısiztan’a geçtim. Bişkek’teki Uygur pazarında çalıştım. Burada benimle aynı durumda olan (eski Guantanamo tutsağı) Uygur Türkü Ebu Bekir Kasım ile tanıştım. Birlikte 1.5 yıl çalıştık. Daha sonra Türkiye’ye gitmeye karar verdik. Kırgızistan’dan neden ayrılmak istediniz? Aslında ben Kırgizistan’a yerleşmek amacıyla gitmiştim. Karım ve çocuklarımı da getirecektim. Ama Uygurlar üzerindeki baskılar arttı. Kırgizistan rejime muhalif bazı Uygurları, Çin’e teslim etti. Kırgizistan tehlikeli olmaya başlamıştı. İstanbul’da Doğu Türkistanlıların birkaç deri fabrikası var. Kasım dericilikten anlıyordu ve fabrikalarda çalışanlardan bazılarını tanıyordu. Bu nedenle Türkiye’de iş bulmamız kolay olacaktı. Ama uçağa yetecek paramız olmadığı için; Türkiye’ye karayoluyla gitmek zorundaydık. 2001 yılının Temmuz ayı başında karayolu ile Pakistan’a geçtik. Türkiye’ye ancak İran üzerinden geçebilirdik. İslamabad’daki İran Konsolosluğu vize almamız gerektiğini ve bunun zaman alacağını söyledi. Paramız ve kalacak yerimiz olmadığı için Afganistan sınırında bulunan bir Uygur köyüne gittik. İnşaatlarda ve tarlalarda çalıştık. Vize ile ilgili haber bekliyorduk. Ama bir gün ABD’deki bazı binalara saldırı (11 Eylül) düzenlendiğini duyduk. Köyde, Afganlar veya Taliban yoktu. Taliban ile ABD arasındaki kavganın bizi ilgilendirmediğini düşündük. Ama bir gece köye bombalar yağdı. Bir Uygur öldü, yaralananlar oldu. Kıştı; soğuktu. İki gün dağları tırmanarak, tarlalardan geçerek Pakistan’a ulaştık. Pakistan’da nasıl karşılandınız? Önce her şey iyiydi. Pakistan’a ulaştığımızda çok perişan bir haldeydik. Köylüler bize yiyecek, giyecek ve yatacak yer verdi. Üç gün sonra bizi daha güvenli bir yere götüreceklerini söylediler. Bizi, büyük bir camiye götürdüler. Orada çok insan vardı. Bize çay ve su ikram ettiler. Çok sayıda polisin de camiye geldiğini görünce; kandırıldığımızı anladık. Gözlerimizi bezlerle bağlandı; kelepçelendik. Köylüler sizi neden polise teslim etti? Para için. ABD saldırıdan hemen sonra uçaklardan bildiriler attı. Taliban ve El Kaidecileri yakalayan veya ihbar edenlere milyonlarca dolar vaat etti. Beni ve diğer Uygurları, beşer bin dolara Amerikalılara sattılar!... Pakistan polisi öyle dedi. Polisler bizleri askeri bir hapishaneye götürdüler. 10 gün kaldık. Önce Pakistan, daha sonra da Amerikan askerlerince sorgulandık. Sorgu sırasında neler sordular? Neden Pakistan’a geçtiğimizi sordular. Biz de, bombalardan kurtulmak amacıyla kaçtığımızı söyledik. Ama Uygur olduğumuzu gizledik. Pakistan’la Çin’in ilişkileri iyiydi. Uygurları ve diğer muhalifleri Çin’e teslim ediyorlardı. Bizi, Çin’e vermesinler diye Afganistanlı Özbekler olduğumuzu söyledik. Çin’e gönderilmektense; Amerikalılara teslim edilmenin daha iyi olacağını düşündük. Ardından da Kandahar’a gönderildik. Kandahar’da çok kötü davrandılar. Cezaevi koşulları çok kötüydü. Günde iki kez yemek veriyorlardı. Yemekler yenilecek gibi değildi. Geceleri gürültülerden uyuyamıyorduk. Ancak 4 ay sonra banyo yapabildik. Askerlerin gözü önünde çırılçıplak soyunup banyo yapmak zorunda bırakıldık. Amerikalılar tarafından sorgulanıyorduk. Onlara gerçekleri anlattık. Uygur olduğumuzu söyledik. Sonunda hata yaptıklarını anladılar. Ve“Sizi yanlışlıkla buraya getirmişler ama, serbest bırakma yetkimiz yok” dediler. Ardından da Guantanamo’ya gönderildik. Mavi tulumlar giydirdiler. Uçakta ellerimizi ve ayaklarımızı zincirlediler. Gözlerimizi siyah bezlerle bağladılar. 24 kişiydik ve yolculuk 17-18 saat sürdü. Guantanamo’daki koşullar nasıldı? Guantanamo’ya geldiğimizde; her birimize birer numara verdiler. Tek kişilik hücrelere koydular. Benim numaram 293, hücremin numarası da 36 idi. Hücrenin uzunluğu 1.8, genişliği ise 1.5 metre idi. İçinde demir bir yatak, lavoba ve tuvalet vardı. Gazete, kitap, radyo, kağıt ve kalem yasaktı. Hücrede sadece Kuran serbestti. Haftada üç kez 15 dakika havalandırmaya çıkarıyorlardı. Yıkanma ihtiyacını da bu 15 dakika içinde karşılıyorduk. Son yıl ise her gün 15 dakika havalandırmaya çıkardılar. Sorgu burada da sürdü. Askerler, bizlerin Taliban’la herhangi bir ilişkimiz olmadığını anladılar. Bizi yanlışlıkla tutukladıklarını ve yakında bırakacaklarını söylediler. Böyle söylemelerine rağmen bizi 4 yıl kafeste tuttular. İşkenceye maruz kaldınız mı? Fiziki işkenceden bahsedemeyiz. Baştan beri beni yanlışlıkla cezaevinde tuttuklarını biliyorlardı. Ama başkalarına işkence yaptıklarını ve dayak attıklarını biliyorum. Birçok mahkumun, “Suçluysak ispat edin; yoksa bizi serbest bırakın” şeklinde bağırdıklarını duydum. Haksız yere cezaevinde tutulmalarını, baskı ve dayakları protesto etmek için bazı mahkumlar açlık grevleri yaptılar. Bazıları ise intihar etti. (Stockholm/EVRENSEL) Tutsakların çoğu suçsuz Sizce Guantanamo Üssü’ndeki tutsakların çoğu gerçekten de suçsuz mu? 13 kişi, El Kaide üyesi olduklarını kabul etti. Bu 13 kişinin dışında orada bulunanların hepsi suçsuz insanlar. Çoğunluğu değişik ülkelerden, özellikle de Afganistan’a giden Arap yardım görevlileri. Peki nasıl serbest bırakıldınız? Mahkeme, El Kaide ve Taliban ile ilişkimiz olmadığına kanaat getirerek, 2005 yılının Mayıs ayında beraat etmemizi kararlaştırdı. Ama ülkemiz olmadığı için bizi, (5 kişi) 1 yıl daha cezaevinde tuttular. Daha sonra Arnavutluk’a gönderdiler. Orada bir kampta 1 yıl kaldıktan sonra İsveç’e geldim. Bush, Uygurların suçsuz olduklarını ve hatanın kendilerinde olduğunu söyledi. Ama halen 17 Uyguru Guantanamo’da tutuyorlar. Halbuki hepsi serbest bırakılmalı. Murat Kuseyri |
|
|
|
|
|
DOĞU TÜRKİSTAN DAVASININ
EFSANE LİDERİ
MERHUM İSA YUSUF ALPTEKİN İ
VEFATININ 13. YILINDA
RAHMETLE YAD EDİYORUZ
|
|
|
|
|
|
|
DEVLET BÜYÜKLERİMİZ |
|
DOGUTÜRKİSTAN CUMHURİYETİ |
BAĞIMSIZ TÜRK CUMHURİYETLERİ
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|