|
Servet KABAKLI |
servetkabakli@yenicaggazetesi.com.tr |
|
Azîz gönüldaşlarım, yukarıya aldığım başlığı bizim kuşaktan Türk Milliyetçileri hatırlayacaklardır. Bilmem ki Doğu Türkistan Türklerinin Cennetmekân Lideri “Türklük Mücâhidi” İsa Yusuf Alptekin’in, Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin Çin esaretine karşı direnişini anlatan baskısı tükenmiş ve uzun yıllardan beri basılamamış bu önemli eseri, sahaf raflarında bulunabilir mi?.. Ne yazıktır ki birçok hayatî millî meselemiz gibi Doğu Türkistan Dâvâmız da “Türkiye’nin vaziyet idare edenleri” tarafından, özellikle son 10 yıl içinde, Türklüğün bu atayurdunu işgal altında tutan Kızıl Çin Devleti’nin baskıları sonucunda rafa kaldırılmış, unutturulmaya çalışılmıştır...
Maalesef okuma alışkanlığına sahip olmayan bazı gençlerimizle birlikte, okuduklarını anlamayan veya kasten anlamak istemeyen, buna rağmen aydın geçinen bazı yobazların hatırlaması için yazmalıyım... Aslında ümitli değilim ama, işkembelerine Kızıl Çin devleti tarafından boru hattı döşenen, Türkiye’deki “fırdöndü varlıkları” CIA ile beraber Kızıl Çin Gizli Servisi tarafından da desteklenen özde “Amerikancı - Maocu”, sözde “ulusalcı” bir kısım hainlerin de anlaması için, Doğu Türkistan’ı ve Hürriyet Dâvâsı’nı bir defa daha anlatmalıyım...
Türkiye’den 2,5, Pakistan’dan 3, Almanya’dan 4 misli büyüklükte, 1 milyon 828 bin 418 kilometrekerelik yüzölçümü, dünyanın en zengin yeraltı ve yerüstü kaynaklarıyla donanmış olan Doğu Türkistan, Türk Milleti’nin atayurdudur. Halen İç Moğolistan ve Tibet ile birlikte Kızıl Çin Devleti’nin işgali altında bulunan bu azîz vatan topraklarında 35 milyon soy ve din kardeşimiz, maddeten ve mânen en ağır baskılara katliama ve asimilasyona tabi tutulmaktadır.
Doğu Türkistan, atavatan!..
Üzerinde sırasıyla M.Ö. 220 yılından başlanarak Büyük Hun İmparatorluğu, Göktürk Devleti, Uygur Devleti ve Karahanlılar Devleti’nin kurulduğu bu azîz vatan topraklarında yaşayan kardeşlerimiz yüzlerce defa Çin ve Rus tehdit ve işgalleriyle karşı karşıya kalmalarına rağmen, 19’uncu Yüzyıl’da Doğu Türkistan (Yakuphan, Kaşgarya) Devleti’ni (1863 - 1877) yeniden kurmuşlardır. Osmanlı Cihan Devleti’ne bağlılık bildiren ve Sultan Abdülaziz Han adına hutbe okutup para bastıran bu devletin kurulmasından sonra Çinliler ve Ruslar zaman içinde defalarca ittifak yaparak Doğu Türkistan’ı hakimiyetleri altına almaya çalışmışlardır. Milli kimliklerini ve vatanlarını korumak için ağır bedeller ödeyen Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz, nihayet 1933 yılının 12 Kasım’ında Hoca Niyaz Hacı önderliğinde, yeniden hürriyetlerine kavuşmuş, Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını ilan etmişlerdir.
Atayurdumuzda kurulan, “mavi zemin üzerine ay yıldızlı bayrağını” dalgalandıran ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Gâzi Mustafa Kemal Atatürk’e “Gökbayrak’tan Albayrak’a selam olsun” telgrafıyla müjdelenen bu devlet, Gâzî’nin gönderdiği “Albayrak’tan Gökbayrak’a selam olsun” telgrafı ile kutlanmış ve bu kardeş devlet resmen tanınmıştır. Atatürk’ün tanımakla kalmayıp, tıpkı Abdülaziz ve Abdülhamid Han’lar gibi maddeten yardımda bulunduğu, öğretmenler ve ordusunu eğitmek için subaylar gönderdiği Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti, ne yazık ki 1937 yılında, bu defa Çin ve Rus kuvvetleri tarafından işgal edilmiş, Hoca Niyaz Hacı başta olmak üzere Doğu Türkistanlı birçok devlet, fikir sanat ve mücâdele adamı kahpece katledilmişlerdir.
Doğu Türkistan Türklüğü hürriyet mücâdelesinden asla vazgeçmemiş, bu defa 1944 yılının 12 Kasım’ında Doğu Türkistan’da ekseriyeti teşkil eden Uygur Türklerinin “Üç Efendiler” diye andığı Mesut Sabri Baykozi, Mehmed Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin ile Doğu Türkistanlı Kazak Türkleri’nin unutulmaz mücâhidi Osman Batur Han rehberliğinde verilen büyük bir cihadla, Doğu Türkistan Cumhuriyeti tekrar kurulmuş ve Gökbayrak dalgalanmaya başlamıştır.
Doğu Türkistan’daki petrol, doğal gaz, kıymetli taş ve diğer paha biçilmez madenler başta olmak üzere yeraltı kaynaklarının, Doğu Türkistan’ın aynı zamanda dünyanın en büyük tahıl, meyve sebze sahası olduğunun farkında olanlar, elbette bu devletin de yaşamasına fırsat tanımayacaklardı...
Sovyet Rusya bu hürriyet dalgasının Batı Türkistan’ı etkisi altına alacağı endişesiyle harekete geçti. Rus Kızılordusu’nun desteğini alan Kızıl Çin kuvvetleri, Doğu Türkistan’a çekirge sürüsü gibi, üstün silahlarla saldırdılar ve 1949’da işgal ettiler. İstiklâl Hareketi’nin önderlerinden Mesut Sabri Baykozi ve Osman Batur Han ile birlikte bir çok Doğu Türkistanlı mücâhid, şehir şehir dolaştırılarak işkencelere maruz bırakıldıktan sonra kurşuna dizildiler.
‘Doğu Türkistan’a Hürriyet!..’
Doğu Türkistan Dâvâsı’nın diğer 2 önderi Mehmed Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin ise “vatan için vatandan ayrılma” kararı aldılar. Yanlarındaki Doğu Türkistanlı ailelerle beraber, katır sırtında ve yaya yürüyerek, Himalayalar üzerinden çok meşâkkatli bir yolculuktan sonra; neredeyse beraber yola çıkan kardeşlerimizin yarısından fazlasını, kendilerini takip eden Kızıl Çin kuvvetleriyle çarpışırken şehit ve ağır tabiat şartlarına kurban vererek, önce Hindistan’In Keşmir Eyaleti’ne ulaştılar ve daha sonra 1950 yılında serbest göçmen olarak Türkiye’ye kabul edildiler. Büyük bir fikir adamı olan Mehmet Emin Buğra, Doğu Türkistan’ın Hürriyet Dâvâsı’nı yazarak anlatmaya çalıştı Türkiye ve Dünya kamuoyuna... Bu “güzel adam”, 1965 Yılı Haziran’ında Ankara’da Hakk’ın rahmetine kavuştu.
Ve İsa Yusuf Alptekin... Tam bir aksiyon adamı olan “Türklük Mücâhidi” İsa Yusuf bey, Doğu Türkistan Dâvâsı’nı Türkiye’ye ve “hür dünyaya”(!) anlatabilmek için, neredeyse aç - susuz dünyayı dolaştı. 2 evladının yanında sağlığını ve gözlerini kaybetti. Mücâdelesini yılmadan usanmadan sürdürdü. Sovyetlerin dağılmasından sonra, Batı Türkistan ve diğer Türk ellerinde bağımsızlığını ilan eden Türk Cumhuriyetlerini büyük bir heyecanla alkışladığının şahidiyim. “Kurtuluş sırası Doğu Türkistan’da” diyordu ve ilerlemiş yaşına rağmen gecesini gündüzüne katıp Doğu Türkistan Dâvâsı’nı anlatmaya çalışıyordu. Ne yazık ki 1995 yılının 17 Aralık’ında, “Doğu Türkistan’a Hürriyet” diye sayıklayarak verdi son nefesini, gözleri açık gitti!..
Türkiye’ye göç eden Doğu Türkistanlı kardeşlerimize rahmetli Menderes İktidarı’nın kucak açtığını hatırlamalıyız. 1965’ten sonra İsa Yusuf beyin Doğu Türkistan’ın hürriyeti için dünya çapında verdiği meşrû mücâdeleye AP ve MC iktidarları döneminde “örtülü - sınırlı” destek verilmiş; iktidara geldikten sonra bu desteği arttırarak sürdüren rahmetli Turgut Özal, özellikle Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Doğu Türkistan’ın Efsânevî Lideri İsa Yusuf Alptekin’i, resmen ve gizli değil açıkça kabul ederek; “Doğu Türkistan inşaallah yakın zamanda hürriyetine kavuşacaktır. Bunu biz görmesek de çocuklarımız, torunlarımız görecektir” diyebilmiştir. Doğu Türkistan’ın istiklâl mücâdelesine, şüphesiz, kayıtsız şartsız en büyük desteği, Türk Milliyetçiliği Hareketi’nin unutulmaz Lideri, Ülkücü Hareket’in Bânîsi Başbuğ Alparslan Türkeş vermiştir. O her vesileyle destek verdiği İsa Yusuf beyi, al ve gökbayraklara sarılı tabutunu omuzlayarak uğurlamıştır ebedî âleme...
Benim azîz gönüldaşlarım, halen Tibet ve İç Moğolistan"la beraber Kızıl Çin işgali altında bulunan atayurdumuz Doğu Türkistan"ın dramını bugün de anlatmaya devam edeceğim.
Biz millet olarak göçebelikten şehir hayatına ilk olarak Doğu Türkistan"da, Uygurlar Devleti devrinde geçmişiz. Karahanlılar Devrinde, Abdülkerim Satuk Buğra Han"ın izinde topluca İslâm"la şereflenmeye başladığımız mübârek vatan coğrafyası da Doğu Türkistan"dır. İlk Türkçe sözlük olan "Divan-ı Lugat-it Türk" ü yazan Kaşgarlı Mahmud"u, devlet idaresiyle ilgili ilk eserimiz olan "Kutadgu Bilig" i kaleme alan Yusuf Has Hacib"i, daha lise kitaplarından bilmeyenimiz var mı?..
İşte şu anda 35 milyon soy ve din kardeşimizin gerçek manada "Çin işkencesine" tabi tutulduğu, doğum kontrolü bahaneleriyle bebelerin daha ana rahminde iken analarıyla beraber katledildiği Doğu Türkistan"dan bahsediyorum!.. Nükleer denemeler sonucu onbinlerce kardeşimizin ölü veya sakat doğduğu, yine onbinlercesinin kansere yenik düştüğü, Onbinlercesinin çeşitli bahanelerle "rejim muhalifi - terörist" ilan edilerek zindanlara atıldığı, kurşuna dizildiği Doğu Türkistan"dan bahsediyorum!.. Sahip olduğu dünyanın en yüksek graviteli ve en zengin petrol ve doğalgaz yataklarının sömürüldüğü, boru hatlarıyla işgalci Kızıl Çin Devleti"nin değişik bölgelerine akıtıldığı, yer altı ve yerüstü zenginliklerinin talan edildiği, her gün demiryolu ve havayoluyla binlerce Çinli"nin yerleştirildiği, genç kızlarının ve erkeklerinin Çinlilerle evlenmeye zorlanarak asimilasyona tabi tutulduğu Doğu Türkistan"dan bahsediyorum.
Çin baskısına eyvallah diyenler...
Kabul etmek gerekir ki komünist bir rejimle idare edilse bile, tarihine ve "kalleşlik" kelimesiyle özetlenebilecek geleneklerine bağlı bir büyük devlet olan, nüfusu ve büyük bir hızla gelişen ekonomik gücüyle dünyanın başına heyûla kesilen Kızıl Çin Devleti"nin baskısına, 1998 yılında net bir şekilde boyun eğerek, "23 Aralık 1998 tarihli ve 36 sayılı Başbakanlık gizli genelgesiyle" Türkiye"de Doğu Türkistan"ın adının anılmasını ve Doğu Türkistan"ın Ay-Yıldızlı Gökbayrak"ının asılmasını resmen yasaklayan ilk Başbakan, Anasol-D Koalisyonu"nun başı Mesut Yılmaz olmuştu.
Ardından "57"nci Çarpık Koalisyon Hükûmeti" dönemi gelip çattı. 2000 yılı Ocak ayında Türkiye"yi ziyaret eden Kızıl Çin Devlet Başkanı Jan Zemin"e, "Atayurdumuzdaki soy ve din kardeşlerimize uyguladığı mezalim için bir armağan" olsa gerek(!) "Devlet Üstün Hizmet Madalyası" takdîm edildi. Doğu Türkistan Dâvâmız"a baş ve gönül koyan Ülkücü Hareket"in çilekeş mensupları ve Doğu Türkistan göçmeni kardeşlerimiz kan ağlarken, koalisyonda Başbakan Yardımcısı olarak görev alan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, tabandan yükselen sitemlere karşı, bu madalyanın veriliş gerekçesini; "Cumhurbaşkanı Demirel çok ısrar etti, verdik" diye izah etmeye çalışıyordu.
Bahçeli bey bununla da yetinmedi, Pekin"in davetine icabet ederek Çin Halk Cumhuriyeti"ne 2002 Mayıs"ında resmî bir ziyaret yaptı ve Çin Başbakanı"na altın kaplamalı bir de tabancayı hediye olarak sundu. Gerçi bu ziyaret sırasında Doğu Türkistan"a da gitti ve Kaşgarlı Mahmud"un türbesine ziyarette de bulundu ama ne fayda!.. Bahçeli ve heyeti daha Pekin"e ayak bastığında, Kızıl Çin Devleti, Doğu Türkistan"da o zamana kadar sınırlı izin verdiği Türkçe eğitimi de yasakladı. Dahası Jan Zemin"e madalya töreni ile Bahçeli"nin Çin Başbakanı"na altın tabanca hediye edişinin görüntüleri verildikleri andan itibaren Doğu Türkistan"daki televizyon kanallarından hergün 10"larca defa gösterilmeye başlandı, halen de gösteriliyor.
Bu arada Çin"in Ukrayna"dan "eğlence gemisi yapacağız" gerekçesiyle satın aldığı ve silahlarını söktüğü Varyag Uçak gemisi, uzun tartışmalardan ve MHP kanadının uzun süre direnişinden sonra, izin belgesi devrin Başbakanı Ecevit"in baskısıyla MHP"li Devlet Bakanı"na bizzat imzalatılarak, Boğazlar"dan römorkörler yardımıyla geçirildi. Bu gemi şu anda Çin"in en modern uçak gemisi olarak donatıldı.
Recep Tayyip Erdoğan... İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı iken Doğu Türkistan göçmenlerinin oyu uğruna Doğu Türkistan Dâvâsı"na sahip çıkar görünen, İsa Yusuf Alptekin"in cenaze töreninde en önde saf tuttuktan sonra akşam taziye evinde bağdaş kurarak aşr-ı şerif okuyan, radyolarda esaret altındaki Doğu Türkistanlılar için dûa eden "Reis" ... AKP iktidara gelir gelmez, daha başbakan bile olmadan, soluğu çok kalabalık bir heyetle Pekin"de alan; "Doğu Türkistan"a da gidecek miyiz?" diye safiyane soru yöneltenlere; "Sus yüksek sesle konuşma, ilişkilerimizi bozacaksın" ikâzında bulunan Recep Tayyip Erdoğan...
Ve "Doğu Türkistan Şükran Günü" ne, yine bir gizli genelgeyle, bakanlar ve milletvekilleri dahil resmî görevlilerin katılmasını yasaklayan 58"inci Hükûmet... Başbakan kim miydi?.. Elbette Kayseri"deki Doğu Türkistan göçmeni kardeşlerimizin de oyunu alabilmek için 2002 seçimleri öncesinde onlara büyük ilgi gösteren, derneklerini bizzat ziyaret eden şimdiki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül"dü...
Olimpiyat meşalesini taşımayın!..
Dostlarım biliyorsunuz yarın 2008 Pekin Yaz Olimpiyatları"nın, Yunanistan"dan, Çin"in işgal altında tuttuğu Tibet, Doğu Türkistan ve İç Moğolistan"da yaptığı katliâmları ve insan hakları ihlallerini protestolar eşliğinde yola çıkarılan olimpiyat meşalesi, yarın İstanbul Sultanahmet"te, Fatih Terim ve Cüneyt Arkın gibi milletimizce sevilen ünlüler tarafından devralınacak.
Çin esareti altında inim inim inleyen Doğu Türkistanlı soy ve din kardeşlerimizin ciğerleri yanıyor. İşte merkezi Kayseri"de bulunan Doğu Türkistan Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı ve Dünya Uygur Kongresi Başkan Yardımcısı Seyit Tümtürk, bir feryad mektubu göndermiş. Bizim aracılığımızla Fatih Terim ve Cüneyt Arkın başta olmak üzere Olimpiyat meşalesini Yunanlı atletlerden teslim alacak heyette bulunacak olan ünlülere bakınız nasıl sesleniyor:
"Servet ağabey,
Barışın simgesi kabul edilen Olimpiyat Meşalesi Dünya ülkelerini dolaşacak sonunda Çin"in kızıl cehenneminde yanacaktır. Olimpiyat Meşalesinin ilk durağı Türkiye"dir. 3-4 Nisan tarihlerinde ülkemize getirilecek olacak olan meşale, Yunanlı atletlerden Türkiye Olimpiyat Komitesi tarafından oluşturulan bir heyet tarafından teslim alınacaktır. Aldığımız duyumlara göre komitenin içinde spor ve sanat dünyasının sevilen isimleri Sayın Fatih TERİM ve Cüneyt ARKIN başta olmak üzere birçok ünlü isim yer almaktadır. Ülkenin bağrından yetişen bu ülkeye mal olmuş şahsiyetlerin bu komite içinde yer alması biz Doğu Türkistanlıları derinden üzmüştür. Sayın TERİM ve ARKIN"a sizin aracılığınız ile seslenmek istiyoruz. Zulmün kızıl topraklarına giden bu meşaleyi taşımadan önce, Doğu Türkistan halkına uygulanan soykırımı ve işgal altındaki kardeşlerinin yaşantılarını göz önünde bulundurmalıdırlar. Sergileyecekleri dik duruş ile zulme pirim vermeden, Doğu Türkistanlılar"ın var olma mücadelelerine destek olabilirler. Henüz beş on gün önce Tibet"te meydana gelen olaylar, Çin"in gerçek yüzünü tamamen gözler önüne sermiştir. Doğu Türkistanlılar olarak, Tibetli rahiplere karşı Çin"in tutunduğu tavrı lanetle kınıyoruz. Lasha"da yaşanan bu zulmü, Doğu Türkistan halkının her gün yaşadığını bilmelerini isteriz."
|